Herkese Merhaba,
Öncelikle her zamanki gibi belirtmeliyim ki burada yazacaklarım tamamen benim şahsi fikirlerim dir. Herhangi bir parti ya da kurum ile alakası olmadığını, bir yerlerden fikir edinmediğimi, kimse ile konuşarak edindiğim görüşler olmadığını belirtmek isterim. Bu yazıda belirteceğim fikirler tamamen kendi gözlemlerim sonucu oluşturduğum ve inandığım fikirlerdir.
Bildiğiniz üzere bugün meclis başkanlığı seçimi 4.turda AKP adayının seçilmesi ile sonuçlandı. Bu seçim sonucunun müsebbibi olarak ise MHP ve onun lideri olan Devlet Bahçeli gösterildi. Bu durumu doğru tahlil etmek için en başa dönmek gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle yazım biraz uzun olacak şimdiden uyarmakta fayda görüyorum.
7 Haziran seçimlerinin sonuçlarının açıklanmasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli seçim sonuçlarını değerlendirdiği açıklamada özet olarak birçok politika anlayışı açısından birbirine yakın olan üç partinin birlikte koalisyon kurmasının doğru olacağını, bu koalisyon dışında MHP ile koalisyon yapmak isteyen partilerin MHP’nin kırmızı çizgilerine riayet etmeleri gerektiğini söyledi. MHP’nin kırmızı çizgileri ise 1) Çözüm sürecinin bitirilmesi 2) 4 Bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi için komisyon kurulması 3) Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içerisine çekilerek Çankaya köşküne geri dönmesi ve Kaçak Saray’ı boşaltması.
2 ve 3. Maddelerde AKP hariç neredeyse tüm partiler mutabık olabilir ancak özellikle 1. Madde MHP’nin en önemli ve en keskin çizgisi olmakla birlikte Türkiye’nin gerçekten demokratik bir düzleme oturması için en elzem maddedir. Doç.Dr.Mehmet Akif OKUR’un sözleri ile; “Sürecin mimarları; PKK hareketi güçlü bir siyasî partiye sahip olursa, silah bırakmamak için gerekçesi kalmaz teziyle HDP’yi savundular… HDP, % 13 aldı. PKK ise silah bırakmayacağını tekrarladı. Dolayısıyla, “siyasallaşma silahsızlanmayı getirir” tezi yanlışlanmış vaziyette… HDP’nin buna rağmen koalisyon ortağı olabileceğinin düşünülmesi; PKK’yı silah bırakmaması için cesaretlendiriyor. Silah bırakmanın ödülü yok. “Siyasallaşma silahsızlanmayı getirir” tezinin işlemesi için “silahla bağlantı halinde siyaset yapılamaz” kırmızı çizgisinin korunması lazım. Bunun için HDP-PKK ilişkisi sorgulanmalı ve HDP bir tercihe zorlanmalı.Örgüt ve HDP ise bu baskıyı yapabilecek aktörün kalmadığını düşünüyor. Asker eskisi gibi sistemin içinde değil. AKP, Sürece yatırımı ve muhtemel çatışmanın siyasi maliyeti sebebiyle çekingen, caydırıcılığı yok.. Bu durumu ve silah bırakmadan hükümet bile olabileceğini gören PKK’yı silahsızlanmaya ikna edebilecek havuç kalmıyor. Sıra, sopaya geliyor.. Sopanın devreye girmesini istemeyenlerin şu aşamada mantıken yapmaları gereken şey, HDP üzerindeki demokratik baskıyı arttırmak olmalı. Bu yüzden MHP’nin,”yönetme meşruiyeti için terörle bağların koparılması gerekir” yaklaşımı,”sopadan” önceki fırsat sayılıp değerlendirilmeli. HDP’liler, Lübnan Hizbullahının Türkiye versiyonu gibi olmak istediklerini söylüyorlar. Mecliste grup+silahlı örgüt.. http://www.ensonhaber.com/pervin-buldandan-pkk-teror-orgutu-degildir-aciklamasi-2015-07-01.html?utm_source=wShare …Lübnanlaşmak istemeyen hiçbir demokrasi bunu kabul edemez. HDP’ye bu konumunun normal olmadığı, demokratik aktörler tarafından gösterilmeli. MHP’nin tavrı, HDP’yi normalleşmeye ikna için gerekli bir demokratik baskı mekanizması modeli sunuyor. Demokrasimizin buna ihtiyacı var… Diğer partilerin de silahlı örgütler kurduğunu düşünün. Ne kadar garip geliyor değil mi? Bu garabeti normalleştirmek demokrasimizi öldürür. MHP’ye, tavırlarıyla “HDP’nin Hizbullahlaşmasına göz yummamalı, Türkiye’nin Lübnanlaşmasına izin vermemeliyiz” dediği için kızabilir miyiz?” diyor. PKK-HDP ilişkisinin yanına Türkiye’nin en uzun kara sınırı olan Suriye sınırında şu anda fiili olarak kurulmakta olan Kürt bölgesini ve Doğu’da kaybedilen denetim ve emniyet gücünü de eklersek MHP’nin ülke bütünlüğü açısından aslında nerede durduğu ve HDP’yi nereye çekmeye çalıştığı açıkça görülecektir.
Bu konu cepte, devam edelim ve en sonunda hepsini toparlayalım.
Seçimlerin üzerinden daha 3 gün geçmişken hepimiz inanması güç bir haber ile karşılaştık, Meydanlarda “ne özeli? Genel genel” diye kulakları çınlatılan Deniz Baykal, Sarayından çıkıp Başbakanlık konutunda görüşecek kadar telaşa düşmüş Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere topukları poposuna vura vura gidiyordu. İlk önce “görüşmeden haberim vardı ve iznim ile gerçekleşti” diyen Kılıçdaroğlu ise daha sonra “görüşmenin içeriğinden haberim yok, ne konuştuklarını bilmiyorum” dediği Deniz Baykal’ı Meclis Başkanlığına aday gösteriyordu. Deniz Baykal’ın görüşmenin içeriğini detaylı olarak açıklayacağı belirtilen haberler sonrası hala kimse Recep Erdoğan ile Baykal arasındaki görüşmenin detaylarını bilmiyor.
Haber linki;
CHP Genel Başkanı daha seçimlerin üzerinden 12 gün geçmişken, Meclis Başkanlığı seçimleri yapılmadan, hala daha kimseye hükümet kurma yetkisi verilmemişken, partiler arası herhangi bir resmi temas başlamamışken “%60 blok”ve Devlet Bahçeli’nin kabul etmeyeceğini bile bile “Koalisyon kuralım, Başbakan sen ol”sözlerini medya önünde sarf etmeye başladı. Öncelikle herkesi şunu ciddi şekilde düşünmeye davet ediyorum “Bir siyasi parti lidere böyle bir teklifi samimiyse ve ciddiyse medya önünde mi yapar? Medya önünde yapılan ve diğer parti liderini koltuk sevdalısı ve ilkesiz gösterecek böyle bir teklifi kendisi alsa Kılıçdaroğlu kabul eder miydi?.” Benim ilk soru için cevabım “Yapmaz”, ikinci soru için cevabım ise “Kabul etmez”. Bu tutumun CHP seçmenini manipüle etme amacı taşıdığını düşünüyorum. Şunu da belirtmekte fayda var hiç bir anlaşma karşılıklı tavizler verilmeden ve her iki tarafın da tatmin duygusu pekiştirilmeden yapılmaz. En basit kredi sözleşmesinde bile tüketici minimum faiz oranını alacağı krediye yönelirken bankacı da maksimum kar elde edeceği müşteriyi elde etmek ister ve orta noktada alışveriş gerçekleşir. Kaldı ki burada devlet yönetmek için hükümet kurmaktan bahsediyoruz ve bu tekliflerin hepsi MHP’nin daha ilk günden belirttiği şartlarından hiçbirisine müspet bir cevap verilmeden yapılan ve diplomasi ile değil medya önünde popülist yollarla yapılan teklifler. Bu durumda benim fikrime göre bir kamuoyu yönlendirme amacı var. Bu noktada CHP liderinin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum.
Bu süreçte tüm partiler Meclis Başkanı adaylarını açıklamaya ve Meclis Başkanı adayları ise destek turları yapmaya başladı. MHP Genel Başkanı AKP adayı ile 4 dakika görüştü. HDP adayı ile görüşmeyen MHP lideri CHP adayı olan Baykal ile 50 dakika görüştü.
Bu arada MHP her fırsatta yolsuzluk iddialarının araştırılması, 4 Bakan’ın Yüca Divan’a gönderilmesi gerektiği, Tayyip Erdoğan’ın anayasal sınırlara çekilmesi gerektiği ve Çankaya’ya geri taşınması gerektiği konusunda defalarca açıklama yaptı, TÜRGEV’in araştırılacağını söyledi ve hatta bir ara Devlet Bahçeli “Ver Bilali, al hükümeti” bile dedi. Haber linki; http://www.borsagundem.com/siyaset-ekonomi-gundemi/ver-bilal_i-al-iktidari-687808.htm
Peki Kılıçdaroğlu ne yaptı, seçim dönemindeki söylemlerinin arkasında ne kadar durdu?
“ 17-25 Aralık ve MİT tırları da gelecek mi Meclis’e?sorusuna;
“Onlar da gelir ama hemen gelmez. Sanki böyle Erdoğan’dan intikam alıyormuş gibi bir havayı da vermek istemiyoruz. Bu normal akışı içinde parlamentoya gelmeli ve gerçekten hukuk kuralları içinde gelmeli. Yeni deliller, suç unsurları çıkmalı ki sağlıklı bir şekilde, ön yargısız oturulup görüşülebilsin, tartışılabilsin. Öbür türlü vatandaşın aklında şu olmasın; “bunlar geldiler, intikam hırsıyla hareket ediyorlar, bir rövanş gibi…” Toplumda böyle bir beklenti de var ama bu CHP’ye yakışmaz. “Meclis çoğunluğumuz var, intikam hırsıyla gidelim, üstüne yürüyelim. Biz bunu hallederiz” demek Kenan Evren’in yargılanmasına benziyor.” Cevabını verdi Haber linki; http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/306995/Rovansist_olmayacagiz.html
Dün akşama doğru bir internet sitesinde MHP Genel Başkanının “HDP Baykal’ı desteklerse biz asla oy vermeyiz” açıklaması yayınlandı ve inanılmaz bir hızla bu haber yayıldı. Ben dahil çok kişi tepki gösterdi. Bugün sol bir internet sitesinde de rastladığım habere göre Devlet Bey böyle bir açıklama yapmadığını ve uydurma bir haber olduğunu açıkladı. Tabi ilk yapılan algı operasyonu işe yaradı ve bu açıklama uydurma haber kadar medyada yer almadı ve yayılmadı.Haber linki; http://www.karsigazete.com.tr/politika/bahceliden-o-iddiaya-jet-yalanlama-h45201.html
Bu sabah MHP’nin grup toplantısında en baştan beri savunduğu aynı düşüncelerini tekrar eden MHP Genel Başkanı grup toplantısı çıkışında basın mensuplarının sorusu üzerine son ana kadar Ekmel Bey’i destekleyeceklerini söyledi. Bu arada MHP’nin grup toplantısında AKP ve Recep Erdoğan’a “çakan” Devlet Bahçeli hakkında bir sol haber sitesi, haber içeriği ile çelişen ve “adi” gazetecilik örneği olan “Bahçeliden CHP ve HDP’ye eleştiri” başlığı ile bir haber verdi. Yaklaşık 1 sayfa olan haber’de Devlet Bey’in CHP eleştirisi sadece 4 satırdır. Devlet Bey Grup toplantısında yaklaşık 1 saat konuşmuştur ve tüm konuşma metnine MHP’nin resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.
http://www.karsigazete.com.tr/politika/bahceliden-chp-ve-hdpye-elestiri-h45221.html
Velhasıl meclis başkanı seçildi ve MHP’nin tutumu büyük eleştiri konusu yapıldı. Kendi açımdan yukarıda açıkladığım tüm konuları özetlersek;
- Devlet Bahçeli’nin seçim gecesi yaptığı açıklamalar MHP’nin koalisyon için olan kırmızı çizgileridir.
- MHP diğer partilerin aksine PKK ve HDP’nin iş birliğine son vermek için elinden geleni yaparak HDP’yi gerçekten demokratik bir parti olmaya zorlamaya çalışmakta ancak CHP’den destek bulamamaktadır.
- CHP hiçbir somut adım atmadan toplumu manipüle ederek MHP’ye kendi şartlarını dayatmaya ve MHP’nin direncini kırmaya çalışmaktadır.
- AKP Kaçak Saray’dan yönetilirken ne kadar anti demokratik bir parti ise HDP’de Kandil ve terörist başı tarafından yönetilirken o kadar ve hatta daha fazla anti-demokratik bir partidir.Bu nedenle demokratik zemine çekilmelidir ve bu tüm partilerin sağduyusu ile yapılmalıdır.
- CHP seçimlerden 3 gün sonra Tayyip Erdoğan ile görüşme yapan ve görüşmenin içeriğini net olarak açıklamayan, Tayyip Erdoğan’ın hapisten çıkar çıkmaz 116 gün içerisinde AKP’nin başına geçerek başbakan olmasını sağlayan sürecin aktörlerinden Deniz Baykal’ı Meclis Başkanı adayı göstermiş ve daha önce sol seçmenin de oyunu almayı başarmış, CHP tarafından da şaibesiz olduğu kabul edilmiş Ekmel Bey’i desteklemeyi red etmiştir. Kılıçdaroğlu Meclis Başkanlığı seçimi öncesi yaptığı “Çatı mı kaldı?” açıklaması ile niyetini açıkça belli etmiştir. Bu açıklamadaki sert tutum aslında üzerinde açıklanamayan/açıklanmayan soru işaretleri olan Deniz BAYKAL’ı neden direttiğinin açıklamasıdır. CHP AKP’nin adayının seçilmemesi için MHP’ye vereceği destek ile kahraman olabilecekken bu yolu seçmemiş ve sonucu seçimden önce belli bir yola girmiş ve AKP adayını seçtirmiştir.
- MHP üzerinde seçim gecesinden itibaren ciddi algı çalışmaları yapılmakta, asılsız haberler çıkarılmakta, yayılmakta, haberler kasıtlı başlıklar ile verilmekte ve toplum zaten en başından beri Kılıçdaroğlu’nun ve AKP’nin hazırlamış olduğu senaryo ile AKP-CHP koalisyonuna “günah keçisi” MHP ilan edilerek ilerletilmektedir.
- Kemal KILIÇDAROĞLU hiçbir etik ve ahlak anlayışına sığmayan açıklamalar ile zaten cevapları herkes tarafından aynı şekilde verilecek soruların cevaplarını MHP’den isteyerek seçmenini manipüle etmektedir.
Tüm bu yazdıklarımın arasında TUSİAD, MÜSİAD ve bilimum uluslararası sermaye gruplarının AKP-CHP hükümetini tavsiye etmesini saymıyorum. Bu konular ile ilgili haberleri internette rahatça bulup okuyabilirsiniz. Bunlarla birlikte AKP CHP flörtleşmelerini de gazetelerden ve görsel medyadan takip etmeniz mümkün. CHP’nin seçim dönemindeki o esip gürleyen, AKP’yi asan rüzgarı kalmamış, “oy verin gitsinler” dedikleri parti ahbapları olmuştur.
Sonuç; Öncelikle buraya kadar okuyan herkese teşekkür ediyorum, sadece özet maddeleri okuyanlara ise tam metni okumadan haber linklerini incelemeden yorum yapmamalarını rica ediyorum. Yaptığım analiz sonucu Meclis Başkanının MHP’nin tavrı ile değil CHP’nin tavrı ile seçildiğini, MHP Baykal’a da oy verse, geçersiz oy da verse, AKP’ye de oy verse AKP-CHP seçimi olan bir Meclis başkanı seçileceği için çokta fark yaratmayacağını bu nedenle duruşunun doğru olduğunu ve bu kirli ittifaka bir şekilde mesajını doğru verdiğini düşünüyorum.
Bir Arap Atasözü der ki; “hele şu toz duman bir dagilsin bindigin at mı eşek mi anlarsın!”
Hayat bu beni de yanıltabilir sizi de şaşırtabilir. Hep birlikte göreceğiz. En büyük temennim hepimiz için güzel ve umutlu yarınlar olmasıdır.
Şunu da unutmamak gerekir, milletvekilleri meclis oturumunda kavga eder, arka lobilerde çay içip sarmaş dolaş olur biz kırılıp döküldüğümüz ile kalırız.”Filler tepişir, çimenler ezilir”. Bu nedenle sakin olarak düşünmekte fayda var.
Selam doğru yolda gidenleredir….
Not2: Bu da MHP’nin bugünkü basın açıklaması; https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=371747079690967&id=100005670333405
Yukarıdaki yazıyı Meclis başkanlığı seçimlerinden hemen sonra yazdım.Son durum ile ilgili görüşlerim ise aşağıdaki gibidir.
Koalisyon görüşmelerine ilişkin MHP’nin şartları ortadaydı. 4 tane açık ve net talebi vardı.
Hatırlayalım;
- Terörle Müzakere değil mücadele edilecek, Çözüm süreci denilen yalan ortadan tamamen kaldırılacak
- Anayasanın ilk 4 maddesine dokunulmayacak
- Yargı 17/25 aralık yolsuzluk dosyalarının üzerine sonuna kadar gidecek
- Cumhurbaşkanı anayasal sınırları içerine çekilecek
4 tane Türk milletinin selahiyetine katkı sağlayacak maddenin geri kalan 3 parti tarafından kabul edilmeme nedenlerini açıklayalım sırasıyla.
AKP
Uzun uzun açıklamaya gerek yok, adamlar zaten anayasal düzenin değiştirilmesi, ülkenin özerk yapıya kavuşturulması, yolsuzluğun devam etmesi ve Cumhurbaşkanının tek adam olmasını istiyorlar
CHP
Çözüm sürecinin ülkeyi getirdiği bugünkü noktanın doğru olduğunu ve devam ettirlmesi gerektiğini düşünüyorlar. Şovenist bir tavırla iki hafta önce bedelli askerlik öneri getirirken bugün bedelli askerlik yapanların bedelli askerliğini iptal edeceğiz diyorlar. Herhangi bir net tutumları olmamakla birlikte vekilleri APO piçinin resimlerinin altında poz vermekten, terörist cenazelerine katılmaktan zerre rahatsızlık duymuyor. MHPnin şartlarının yanında AKP’ye ileri sürdükleri tek bir şart olmamasına ve en baştan beri kendilerine bir koalisyon değil erken seçim hükümeti kurulması teklifi getirilmiş olmasına rağmen bunu son gün sanki çok sünürlenmişler gibi açıklıyor ve AKP’nin bu oyalama politikasına 1 aydır ortak olup MHP’ye stepne diyorlar. J En balından beri sana koalisyon teklif etmeyen bir parti ile 1 aydır ne konuştuklarını açıklamıyorlar J
HDP
PKK ile arasına mesafe koymuyor, bizim onları etkileme gücümüz yok diyorlar ama dağ kadrosunun en ufak açıklaması ile söylem değiştiriyorlar. Yani Dağ kadrosunun HDp üzerinde etkisi olduğu ortaya çıkıyor. Yukarıda bahsettiğim üzere terörün bitirilmesi ve kürt temsiliyetinin meşruiyete kavuşlması için attıkları tek gerçek adım yok. Ancak “seni başkan yaptırmayacağız” diye ortada gezinip dursunlar. Birde bunun üzerine şu ortamda Başkanlık sistemini referanduma sunalım seçimle birlikte diyorlar. Bağımsız adaylar pusulanın altına eklendi diye binlerce geçersiz oy kullanıldı bu ülkede bir de üzerine oy pusulasına referandumu eklersen seyir eyle eğlenceyi. Oy verdiği partiye verdiği oyu tasdik edeceğini sanarak “evet” basacak milyonlar var bu ülkede.
Şimdi tüm bunlara karşın dirayet ile, sabır ile, akıl ile duran bir MHP eleştiriliyor.
Varsın eleştirilsin.
Arkasından 40 köpek havlamayan kurt kurt değildir.